Kanser hayatımızın tam ortasında ve biz hala şaşkın ve çaresizdik.. Etrafımızda daha önce bu hastalığa yakalanmış kimse yoktu televizyondan duyduğumuz bazı sanatçıların kanser haberi dışında bir bilgi sahibi değildik…
Ne kadar bilinçsiz olduğumuzu ve ne kadar umarsız ve sorumsuz insanlar olarak yaşadığımız işte o an okkalı bir tokat gibi suratına çarpıyordu. Çok çeşitli kanser türleri vardı ama beyin farklıydı.. Vücutta mutlaka her organın hayati önemi vardı… Kalp gibi mesala ama beyin daha farklıymış.. Bedenimizin üzerinde taşıdığımız o mekanizma meğersem her şeyin başlangıcı ve de bitişiymiş. O tüm organlara emir veriyor.. O emir veremezse organlar hiç brişey yapamıyor.. Konuşma mekanizması algılama mekanizması çalışmazsa ne algılayabilirsiniz nede konuşabilirsiniz… Akciğer kanseri, göğüs kanseri yada vücudun diğer organlarındaki kanser önce o organda yayılmaya başlıyor sonra vücuda dağılmaya ve en son beyine gidiyor. Peki ya bu kanser beyindeyse….?
İçimizde bir umutla, Babamın raporlarını farklı hastanelerdeki doktorlara gösterip bilgi aldık ve durumunu konuştuk. Söylediklerinde fazla vardı ama eksik yoktu.. İnternetten beyin kanseri ile ilgili her şeyi araştırmaya başladık.. Araştırmaya başladıkça farklı şeyler çıktı karşımıza. Sizin gibi bu acıyı yaşayan birçok insan sevdiklerinin başına gelen yaşadıkları bu amansız hastalığı kanser ile ilgili açtıkları blog sitelerinde anlatıyor, neler olduğunu yazıyor, nelere dikkat edilmesi gerektiğini , ne yaptıklarını…. Bunlar gerçekten çok güzel yol göstericiydi.. Sizinle aynı hastalık için savaşmışlar aynı duyguları yaşamışlardı. Çoğu sevdiklerini kaybetmişti , umut veren yazılar yoktu belki ama en azından hastalığın seyrinde neler olacağını gözler önüne seriyordu ve uyarıyordu.
Bunun yanında alternatif tedavi adı altında bitkisel ilaç pazarlayan kanser tüccarlarıda vardı… Kanser tüccarları diyorum çünkü; belki bi çare olur diye umut arayışıyla her yolu deneyen insanlara yol göstermek yerine en büyük kötülüğüde bunlar yapıyorlardı.. Denize düşen yılana sarılır misali insan yılana sarılır mı? Sarılıyor demek ki?
Bizde denemek istedik … Araştırdık bilmediğimiz o kadar çok çeşitli ilaç vardıki…. Kutusu 200 milyon-600 milyondan başlayan fiyatlarla… İnternette o kadar site varki; bunun yanında gazeteye reklam vereni nimi ararsın,televizyon programlarında boy gösteren düzenbazları mı ne ararsan vardı. Bütün düzenbozlar toplanmış toplanmış… Tek tek araştırdım çoğu doktor bile değil, üstelik olanlarda doktorluktan atılmış insanlar.. Ya bu adamlar doğru düzgün doktorluk görevini yerine getirmiş olsalardı doktorluktan men edilmezlerdi zaten. Rtük ikide bir tvlere yayın yasağı koyar ama adam tv ekranlarında pirim yaparken, bu hastalığa yakalanmış insanların duygularını paralarını sömürürken yoktur. Ya hiçmi görmüyorlar bunları deli oluyorum.. İnsan sağlığı bu kadar ucuz mu?
Okumuş insanı da var cahilide var ama hastalık okumuşluğa yada cahilliğe bakmıyor. Başına geldi mi her yolu denemek istiyorsun acaba kurtulur mu ki diye… Nasreddin Hoca torunlarıyız biz içimizde hep bir ümit vardır ya olursa diye…
Bende okumuş biri olarak bu doktorlardan bir kaçını aradım. Çoğunun ne doğru düzgün internet adresi var, ne sana doyurucu bir bilgi veriyorne doğru düzgün bir tam teşekküllü hastane, ne de ne söylediğini anlayabiliyorsun…
İnternet sitesi olanlara da bakın.. Bir çok doktor ismi görürsünüz ve bir çok bitkisel ilaç resimleriyle hastalara ait İlacı kullanmadan ve ilacı kullandıktan sonraki raporlar yayınlanmış halleri… Yorumları tek tek okuyun hep iyileşmiş hastalar vardır.. Bu ilaçları kullanıp ta kötüye giden hasta yoktur.
Bu imkansız bir şey ve buna inanmak çok güç.… Çünkü her beyin kanserine yakalanan hastanın beyninde tespit edilen tümör çeşidi farklıdır. Ve farklı evrelerdedir. Tümörün beyindeki diğer bölgelere ve dokuları ne kadar etkilediğide farklıdır. Bunu en iyi ameliyatı yapan doktor beyni açtığında görüyor ve Patoloji sonucununda ne olacağını İyi huylu mu kötü huylu mu zaten bunu az çok tahmin edebiliyor. Hastanın kan değerleri farklı, ve vücut böyle bir amansız hastalıkta ameliyat sonrası savaşmaya başladığında ister istemez vücut direncini kırıyor zayıflatıyor.
Kemoterapi ilaçları yeterince ağır ve bağışıklık sistemini güçsüz bırakıyor. Bizim gibi bu hastalığı ani bi şekilde yaşayan insanlar kendilerini apartopar onkoloji servisinde bulunca ve ardından ordaki tedavi gören çeşitli kanser hastalarıyla da konuşmaya başlayınca bitkisel ilaçları ilk orda duyuyorsunuz zaten…. Çünkü ordaki çoğu insana bu yola başvurmuş ve deniyorlar faydası var yada yok bilmiyorlar.. Kemoterapi bağışıklık sistemini zayıflattığı ve güçsüz bıraktığı için ve vücuda alınan radyosyon etkisini azaltmak için bitkisel ilaç alınmalı ki hasta kendini iyi hissedeceklerine dair inandırılmış insanlar bir şekilde..
Babamın ameliyatını yapan doktora bu konuyu sorduğumuzda, şimdilik gerek yok öyle bir şeye.. Çoğu alternatif tıp adı altında bitkisel ilaç pazarlıyorlar içindekiler yazılı ama gerçekten bitkisel mi nerde üretiliyor neyin onayı var ne derece sağlıklı ve hastaya ne faydası olabilir. Bitkisel tedavi adı altında piyasada çok fazla ilaçlar mevcut .. Baban kemoterapi ilaçlarına cevap verdi, hastanın durumu iyi gidiyor.. Kemoterapide kullandığı ilaçlar, yapılan araştırmalar sonucu uluslar arası onaylanmış en iyi ilaç…
Diyelim ki kullanmaya başladınız bizim verdiğimiz ilaç tam etki yapacakken diğer bitkisel ilaçla bir etkileşim içine girerse iyi yada kötü yönde hastanın kan değerlerinden tut, tümörün gelişimine kadar etkileme durumu var. Hastayı iyileştirelim derken hastalıktan kurtulalım derken durumunu kötüye çevirebilme durumu var. Bilinçli olmak gerekli bu tür şeylere gerek yok dedi. Biz bu tür şeylere kulak asmak yerine doktorumuzu dinledik ama bunun yanında tek birşey yaptık.
O da beyin kanserine yakalanan ulusal haberlerede konu olan bir bayanın ve daha sonra eşide aynı hastalığa yakanlınca bitkisel olarak tek bunu kullanmışlar ve faydasını görmüşler. Çörekotu, ısırgan otu ve karakovan balını karıştırıp kemoterapiye başladıklarından itibaren her sabah aç karınla sürekli bu karışımı yemişler. Sonuç tam bir mucize ve tümör tekrarlama riskini azaltmış ve gittikçe küçülerek 5 yıl sonunda tamamen yok olmuş.. Üstelik pataloji sonucu glaoblastome multiformeyken..
Biz bunu denedik ve hala devam ediyoruz. İlk çekilen emarda doktor durumu gayet iyi bir ilerleme yok dedi. Babam her ışından çıktıktan sonra ayakkabılarını çıkartıp yeşillikler içindeki çıplak toprağa 1 saat öyle yalnayak bastırdık..Bunu vücuda aldığı radyasyonu toprağa versin diye yaptık. Normalde ışından çıkan insanlara 1 saat kimse yanına yaklaşmayacak yeşillikte tek başlarına oturmaları gerektiği söyleniyor radyosyandon dolayı … Biz babamın yanında onunla birlikte oturduk.. İlk başlarda niye ayakkabılarımı çıkartayım kimse çıkartmıyor diye söyleniyordu… Utanıyordu belki ondan çıkarmak istemiyordu.
En kötüsüde onkolojideki tedavi ünitesi kapısının önünde ilk günü yaşamaktı. Elinde 2 tane dosya kapının önünde bekliyorsun.. Ne yapılacağını ne yapacağını bilmiyorsun.. herkes birbirine şaşkın gözlerle bakıp sorular soruyor çünkü kimse bilmiyor. Herkese verilen tedavi ve süresi farklı hastalığına göre.. Tam o sırada delinin biri geliyor.. Ben deli koydum adını o adamın. Elinde bir iğne bağırıyor. İğnenizi yaptırdınızmı bak yaptırmadıysanız ışına almıyorlar diye bağırıyor. Herkes bir telaş panikliyor ne iğnesi nerden alacağız kime yaptıracağız diye soru yağmurlarıyla üşüştüler adamın başına.. Babamda beni dürtüyor bak gördünmü hani iğne nerde? Sonra bende yaklaştım ve adama; sen kimsin ki buradaki herkesi yanıltmaya yanlış yönlendirmeye çalışıyorsunuz . Doktormusun hayır o zaman niye bağırınıyosun be adam. Bize hap verdi bak ışına girmeden 2 saat önce içilecek. Bizim hap olarak aldığımızı sen iğneyle alıyorsun… Sonra herkese dönüp doktorunuz size ne söylediyse onu yapın. Burda kimse bişey bilmiyor ama doktor buraya yönlendirmişse içerden bi görevli çıkınca ona sorarsınız. Sonra babama izah etmeye çalıştım. Bize ilaç hap olarak verildi baba dedimsede kuşku girdiya içine bir kere… Bana bile şüpheci gözlerle baktı.
Sonra yanımıza oturan pankreas kanseri hastası bi amca.. Bana dönüp kızım içerde bişey demiyorlar ben ne olduğunu bilmiyorum korkuyorum dedi. Amcayı o kadar korkutmuşlarki bu deli adam gibileri.. İçeriye girmekten korkuyor…Yapmayın bu insanlara böyle davranmayın.. Daha çok bilinçlendirin ya...
Kanserli hastanın en çok ihtiyacı olduğu tek şey moral...
İşin diğer ilginç tarafı da onkoloji bilim dalı başkanı Erkan Hoca, bir tv programında şok etkisi yaratacak açıklamalarda bulundu. Kanser hastasına ışın kemoterapi adı altında radyosayon makinelerine sokularak tedavi ediliyor. Radyasyon zaten kanser yapıyor. Sen kanser hastasını iyileştirmek yerine onu kanser yapan cihazlarla tedavi etmeye kalkıyosun.. Enterasan değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder