17 Aralık 2011 Cumartesi

Kanserle Savaş; Onkoloji Servisi




      Artık Beyin Cerrahisi servisinden çıkıp Onkoloji servisinin hastası olmuştuk ve önümüzde uzun bir tedavi süreci vardı.  Babam onkoloji servisine gideceğimizi söylediğimizde söylediği tek kelime onkoloji kanser mi demek oldu… Tabiki hayır baba, bu tür büyük ameliyat geçiren hastaları doktorlar tekrarlama riskini ortadan kaldırmak için, o bölgedeki zararlı hücrelerin yakılıp kurutulmasını sağlamak için mutlaka gönderiyorlar. dedik.
Işındaki doktor babamı dışarı çıkarttığımızda bize dönerek; babanız durumu bilmiyor olabilir ama siz durumun farkındasınız demi. Her an her şeye hazırlıklı olun.  Tümör en agrasif tümör çeşidi ne zaman tekrarlayacağı belli olmaz diye söyledi.
        Ameliyatı yapan doktorun söyledikleriyle tam içimize su serpti derken ışındaki doktor dakka bir gol bir ve tekrar başa Naziğin söylediklerine geri döndük.. Allah’ım nasıl birşey bu böyle….
Önce ışın tedavisi ardından kemoterapi tedavisinin verileceği söylendi. Hafta içi her gün olmak üzere  her gün 2 dakikadan 6 hafta ışın tedavisi aldık.
 İlk başlarda iyi başladık ışın o kadar dokunmuyordu yada babam belli etmiyordu. Her gün o hastaneye gelip 2 dakika ışını almak için Hastaneye  gelmek ölüm geliyordu  ve Babam her ne kadar söylensede bizim için tedaviyi kabul etti. Beklediğimiz tedavi ünitesi önünde bizim gibi bekleyen çeşit çeşit kanser hastaları vardı.  Tek fark babam yakalandığı bu amansız hastalığın kanser olduğunu bilmiyordu. Babamın hastalığı ameliyatı hızla geçen süreçte ilk defa hayatımda onkoloji servisindeki diğer kanser hastalarını görünce halimize şükrettim.
Babam onkolojideki hastaları görünce kendi kendine bi araştırma öğrenme şüphe içine girmişti…
Ya küçücük bişey beni ne hale getirdi. Bilseydim ben erkenden giderdim doktora.. diyordu..
      İlk ışın haftası bittiğinde evde otururken bana birden ben kansermiyim dedi. O an o koltuğun en dibine girmek ve çıkmamak istedim hemen toparlayıp kendimi direk gözlerinin içine bakarak onu inandırmaya çalışraka hayır değilsin. Sendeki ödem.. beynin iltihaplanması. Elin su topladığında düşün nasıl canın acır demi… Ya patlatırsın o suyu ya beklersin kendi kendine geçsin.. Seninkide bu tür bi iltihap…ama en ufak bi üzülmede, moral bozukluğunda kendine dikkat etmediğinde tekrarlama riski var.. onu engellemeye çalışıyorlar.. Ama ışın başladığından beri babamın morali sıfırdı… Ne söylesekte fayda etmiyordu.. Çelişkideydi kafası çok.. ameliyat iyiyse niye ışın kemoterapi verdiler…
      Işın son dönemlerinde babamı gittikçe ağırlaştırdı. Her ışından sonra hastane bahçesinde beklerken hüngür hüngür ağlamaya başladı. İçimden geliyor diyordu. Saçları dökülmeye başladı. Işın verilen yerler kararmaya başladı. Gözünün altını şişiyor gözünü kapatıyordu.  Saçlarının dökülmesine o kadar çok üzülmüştüki… sürekli aynaya gidip gidip bakıyordu… Baba tekrar çıkacak desek de o çok üzülmüştü..
Bilmediğimiz tanımadığımız apansızca hayatımıza giren bu hastalıkta her gün farklı birşey çıkıyor farklı birşeyle karşılaşıyor ne yapacağımızı ne söyleyeceğimizi şaşırıyorduk. Işın bitmişti bu sefer kemoterapi başladı. Kemoterapi  6 aydı.. Nasıl olcak derken.. 3 hafta ilaç kullanmayacak  kan tahlili yapılacak kan değerlerine göre 5 gün ilaç kullanacaktı. İlacın ağızdan alınmasına sevinmiştik. Ama doktorları zorlu sürecin asıl şimdi başladığını daha ağır ve zor geçeceğinin altını çizmişlerdi.  Gerçektende zorlu bir süreçti… 

Hiç yorum yok: