
Bugün öğleden sonra tatildi.
Uzun bir aradan sonra sinema keyfi yapalım dedik.
Film seanslarına baktığımızda son günlerde en çok konuşulan film olan 'Aşkın İkinci Yarısı' filmini izlemek ilgimizi çekti..
E malum konu aşk ve içinde birazda dram olunca tercihte zorlanmıyor pe
k insan...
Film başladı ama tam bir fiyaskoydu. Bizimle birlikte koca sinema salonunda t
oplam 6 kişiydik...

İlk araya kadar çok ağır yavaş çekimlerle başlayan film aynı yavaşlık ve rutinlikle devam etti. Nerdeyse uyuyacaktık ki, ikinci yarı biraz daha renklenmeye başladı...
Sevdiği kadını içki yüzünden terkeden sarhoş bir adam ve uzun bir ayrılıktan sonra çocuğunu babasına, kendisini terk eden adama götüren bir kadını konu alan film başladı...
Bir kız çocuğu inat ve ısrarla tedaviyi kabul etmek istemeyen babanın hayatını değiştirebilir mi demeyin.. Değiştirdi.. Ve bunu varlığından bile haberi olmayan o küçücük kızı yaptı.
Saçı sakalı birbirine karışmış ve kendine bile bakamayan babanın hayatı tedaviye başlamayı kabul etmesiyle değişti...
Tam o anda diyorsunuz ki, hiç bir zaman sorumluluk sahibi olmak istemeyen erkekler, demekki baba olduklarında bu duygunun farkına varıyorlar...
Kızını annesinin yanına gönderirken yürek burkan o ayrılık sahnesi geliyor.... ve gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz...
Annem çok güzel kokar, sende çok güzel kokuyorsun...
Sevdiğimiz insanların bizde bıraktıkları kokusu.... Nerde o koku burnumuza gelse burnumuzun direğini inceden inceye sızlatır...
Filmin sonunda beklenmedik bişey oluyor ... Adam mektup yazıyor.. Kızını ve sevdiği kadını ne kadar çok özlediğini... Kadın geri dönmüyor haklı olarak... Hayata tutanamamış insanı hayata bağlayan o
bağ kop
unca, sevdiklerini elinde tutamayan, hayata dönen o adam ölüyo
r...
Aşkın ikinci yarısı orda başlıyor sözde...
Tabi her klasik aşk filmlerindeki gibi mutlu sonla biten bi aşk olmuyor...İzlenmeye değermi, yinede değer...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder