Umutla beklenen gün geldi; babam emar
sonuçları çıktı.
Babamın emar sonucunda bir yerde uyumluluk eşleşme görülmüştü… Tümör üreme yapmıştı.. Üstelik aptal doktor babama bunu söylemiş çok üzüldüğünü görüncede bazen bizim emar makinelerinde bozukluk olabiliyor.. Olmayan bir şey oldu çıkıyor olan bir şey olmadı çıkıyor.. 2 ay sonra tekrar emar çekelim durumu net görelim demişti..
Anlam veremezsiniz, boğulursunuz suçlu aramak istercesine etrafınıza bakarsınız kader mi yoksa dersin, alın yazısı mı , yaşanması gerekirmiydi dersin..
Neler dersin neler…
Bildiğiniz ne varsa, hepsine isyan edersiniz, derken farkına bile varmadan yakarmaya başlarsınız, ardından koyu bir çaresizlik gelir, sonra, çok daha sonra durumu kabullenmek zorunda olduğunuz farkedersiniz..
Kabullennemeyeceğinizi bile bile…
Tıpkı en kötüye kendinizi alıştırmak isteyipte alıştıramadığınız gibi.
Babamın emar sonucunda bir yerde uyumluluk eşleşme görülmüştü… Tümör üreme yapmıştı.. Üstelik aptal doktor babama bunu söylemiş çok üzüldüğünü görüncede bazen bizim emar makinelerinde bozukluk olabiliyor.. Olmayan bir şey oldu çıkıyor olan bir şey olmadı çıkıyor.. 2 ay sonra tekrar emar çekelim durumu net görelim demişti..
Babamı aradığımda sesi o kadar çok
kötüydü ki.. Ben seni sonra ararım dedi ve kapattı telefonu…
Telefondaki sesinden korktum… Tek başına
Konya’da sonucu öğrenmiş ve yanında kimse yoktu…
Onu teselli edecek hiçbir söz kelime
yoktu… Ne diyebilirdik, nasıl avutabilirdik, ne yalanlar söyleyebilirdik..
Aptal doktor neden söylemiştiki, üstelik dosyasında hasta durumunu bilmiyor yazılıyken.…
İnşallah temiz çıkar umuduyla gittiği hastaneden sonuçlar hiç iç açıcı değildi.
Umudu bir sis gölgelemiş yerine yine umutsuzluk tohumlarını saçıldı… Kolay
değildi… Ayakta durmak için küçükte olsa bir umuda sarılırsın olmayacağını bile
bile olacak umuduyla koşar adımlarla giderken sonra beynine balyoz
indirmişlercesine soğuk duş etkisi yaratan acı gerçek suratına kocaman bir
tokat gibi çarpar..
Akşam aradığında moral vermeye kalksamda
kelimeler birbirine dolandı.. o ise iyi görünmeye çalışıyordu her zamanki
gibi.. Çok üzülmüştü… Üzülmüştük.. Lanet olası GBM çık artık hayatımızdan..
Duru anaokulundan mezun oluyor..
Büyümüşte mezun olurmuş derken buruk bir sevinçle kreşin düzenlediği mezuniyete
gitmek için hazırlanıyorduk ki annem aradı.. Babam ameliyattan sonra yaklaşık 10 ay sonra yeniden
nöbet geçirmiş ve konuşamıyordu..
Hepimiz olduğumuz yerde şaşkın şaşkın
kaldık.. Ne bir adım atabildik ne yürüyebildik. Buruk bir sevinçle bitirdik
gösteriyi.. Akşam aradığımda babamın
sesini duymak dünyalara bedeldi. Babam kendine gelmişti. Konuşabiliyordu en
azından… Ama bizim için asıl zorlu süreç şimdi başlıyor..
Kimsenin başına gelmesini istemem; babanızın kanser
olduğunu bilmek ve bu ne olduğu belli olmayan lanet olası hastalıkla savaşmak,
inanın bana, yeryüzünde karşılaşabileceğiniz en kötü durumlardan biridir.
Önce
büyük bir şaşkınlık geçirir insan, ardından inkâr başlar; yok, hayır benim
babam kanser olamaz, dersiniz.
Doktorların yalan söylediğim, yanıldığını
düşünürsünüz.
Başka doktorlara, başına böyle bir hastalık gelmiş insanlarla
aramaya onlarla konuşmaya çalışırsınız..
İnternete girer saatlerce araştırmalar
yaparsınız..
Tıbbi terimlerle yazılan birçok şeyi anlamadıkçada küfredersiniz.
Güvenilir kaynakların, uzmanların ne kadar acı verici sözler söyleyebileceğine
böylece tanık olursunuz.
Gerçek karşınıza tüm çıplaklığıyla çıkınca, daha doğrusu
bundan kaçamayacağınızı anlayınca tarifsiz bir acı, kör bir utanç, insafsız bir
öfke kaplar içinizi.
Kabullenemezsiniz bir türlü.
Üzüntünüzden, umutsuzluğunuzdan ne
yapacağınızı nereye gideceğiniz şaşırır hiçbiryere sığamaz.
Ruhunuzu kemiren
acıyla başbaşa kalırsınız.
Hiç ağlamadığınız kadar ağlarsınız…
Birilerinin
sesinizi duymanızı, hatta size yardım etmelerini istersiniz.
Ancak bu uzun ürmez,
tam tersi bir düşünce belirir kafanızda: çevrenizdeki yada en yakınınızdaki
insanların sizi anlamanızı, yanınınzda olmanızı, sizi teselli etmenizi istersiniz
ama bunlarında hiçbiri olmaz.
Kendinizi kocaman dünyada yapayalnız, çaresiz ve
bitkin hissedersiniz.
Sonra eve kapansam dersiniz, hiç dışarı çıkmasam,
telefonları açmasam, kimse bana soru sormasa….
Günler, geceler boyunca aynı soru yankılanır
kafanızın içinde: herkesin kahramanı olan babası sağlıklıyken, neden benim
babam kanser oldu?Anlam veremezsiniz, boğulursunuz suçlu aramak istercesine etrafınıza bakarsınız kader mi yoksa dersin, alın yazısı mı , yaşanması gerekirmiydi dersin..
Neler dersin neler…
Bildiğiniz ne varsa, hepsine isyan edersiniz, derken farkına bile varmadan yakarmaya başlarsınız, ardından koyu bir çaresizlik gelir, sonra, çok daha sonra durumu kabullenmek zorunda olduğunuz farkedersiniz..
Kabullennemeyeceğinizi bile bile…
Tıpkı en kötüye kendinizi alıştırmak isteyipte alıştıramadığınız gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder