Hayat; kaderine razı olmakmış…
Kader, hayatta en çok sevdiğin canını bile esirgemeyeceğin baban için, hiç bir şey yapamayacağını bilmekmiş. Sağlıkta hastalıkta insanlar için. Ama ya bu hastalık en kötüsüyse, doktorların bile tedavisi mümkün değil dediğinde ne yapabilirsin ki, elinden ne gelir. En kötüsü de hastalığını bilmesi onun hakkıyken sen bunu ona nasıl söyleyebilirsinki, nasıl saklayabilirsin… Tedavisi bitince iyileşeceğinin umudunu taşırken, aslında umut yok diyebilir misin…?
Hepimizin hayatını kabusa çeviren amansız bi o kadarda zamansız günlerdi…
Sıradan Bir Gündü; Telefondaki o Ses…
Hafta sonu annem aradı baban çok hasta, yatıyor sürekli doktora gitmiyor.dedi. Babamı telefona istediğimde sesi o kadar kötüydü ki… Babamın ne hasta olduğunu ne doktora gittiği ne de gündüz vakti yattığını hiç görmedim...Telefonda onu doktora gitmesi için ikna etmeye çalışırken, o bişeyim yok benim iyiyim geçer diyordu. Bir sonraki gün aradığımda ise hala babamın yattığını gece acile gittiklerini söyledi. Annem başı ağrıyor beyin cerrahisinden randevu aldım pazartesi Hastaneye gideceğiz dediğinde rahatladım. Ama babam yine gitmemişti doktora; kahrolası Çinliler gelmişti çalıştığı fabrikaya ve makinelerin kurulu çalışması birçok ıvır zıvır vardı.. İş daha önemliydi sağlığından bile ona göre her zaman…Ta ki Çarşamba günü ablam Akşehir’e gittiğinde zorla götürmüştü onu doktora…Babamın şikayetini dinleyen doktor hemen acil iğne yapılmasını istemiş. Daha sonra direk tomografiye göndermişti. Tomografi sonuçları çıktığında ablam telefonda ağlıyor konuşamıyordu…
6 Temmuz 2011 Tarihi ….
Baş ağrısı ve unutkanlığın başlamasıyla gittiğimiz hastanede babamın daha ciddi bir rahatsızlığının olduğunu öğrendik. Çekilen tomografi sonrası doktorların bu hastanın burada durmaması gerekiyor hemen gitmesi dediğinde belliydi durum aslında. Konya Tıp Fakültesinde çekilen emarda babamın beyninde büyük bir tümör ve ödem olduğu söylendi.
Yapılan tahliller ve tetkikler sonrası hastaneye direk yatışını verdi doktorlar. Durumundan habersiz dolan babam hastaneye yatırılacağını duyunca hastane koridorunda hemen ağlamaya başlamış.. Neyin var benim, neden yatırıyorlar beni diye… Durumu doktora anlatan ablam babamı doktorun yanına götürmüş ve doktor 2 gün izinli olarak dışarı çıkmasına ama Pazartesi günü tekrar gelmesini yeniden yapılacak olan birkaç tane daha tahlil olduğunu ve duruma görede yatırılacağını söylemişti.
Babama durumun ne olduğunu nasıl anlatacağımızın çıkmazındaydık. Ama bunun bir beyin hastalığı olduğunu herkesin başına gelebileceğini, beyninde küçücük bir ödem olduğu ve ödemin üstünde kirs olduğunu söyledik. Bir şey söylemedi ama ciddiyetin o da farkındaydı sanırım.. belli etmedi..
O iki gün halamlarda kalmışlar ama babamın havale geçirmesi riskine karşıda doktorlar uyarmıştı.. En ufak bir kusma dahi olsa direk hastaneye getirilmesini söylemişti.
Bense otobüs firmaları full bilet bulamıyor gidemiyordum.. En son Pazar günü atladım İstanbula oradan bulduğum biletle direk Konya’ya… Sabah 8 gibi indim.. tam halamlara gittim ablamlar geldi ve hemen Hastanenin yolunu tuttuk.. Biz bahçede beklerken babamın tüm tahlilleri tamamlandı ve öğleden sonra yatağına yatırıldı. Oda 8 kişilikti ve çeşit çeşit hasta vardı.. Bir gün sonunda babamı özel odaya aldırdık. .
Hastalık hiç kimseye yakışmıyordu ki ben babama yakıştırayım. Hastanede yatağında her şeyden habersiz yatarken, o kadar masumdu ki. Hastalık onu çocuklaştırmıştı sanki.. Geceleri camın önünde oturduğumuz sandalyede sohbet ediyorduk. Hep konuşmak birşeyler anlatmak istiyordu. Kafasına o kadar çok şeyi takmıştı, içine o kadar çok şey atmıştı ki, karşımda benimle dertleşen babam değil sanki arkadaşımdı. O anlattı ben dinledim, o anlattıkça ben üzüldüm… Eskileri çocukluk yıllarını gençlik yıllarını çok iyi hatırlıyordu ama yenileri çok fazla hatırlamıyor isimleri unutuyor. Unuttukçada kendi kendine kızıyordu.. Hatırlamaya çalışırken Kafsını yoruyordu. Bişeyi anlatmaya çalışması onun için ayrı bir işkence bizim anlamamızda ayrı bir işkenceydi.. Mesala doktora patron, ağlamaya öksürme geliyor diyordu. Konuşma mekanizmasını etkisi altına aldığı için tümör, konuşmalarında dili dönmemeye başladı. Kelimeleri çevirememeye anlatamamaya başladı çok zor inanılmaz bir durumdu..
İki gün sonrada ameliyata alındı. Doktorlar önce ödemin eritilip alınacağı söylemişlerdi fakat ödem tümörün üstünde olduğu için direk ameliyata aldılar. Ameliyat öncesi evrakları göstermeden imzaladık. Doktor ameliyatın çok riskli olduğunu, ameliyattan çıkamayabilir, felç kalabilir, yürüyemeyebilir, konuşamayabilir riskli bir ameliyat dedi. Ama eğer tümör alınmazsa bu süreç ömrünün kısalmasına ve vücut fonksiyonlarının yavaş yavaş kaybedilmesine yol açar dedi. Tümör sol taraftaydı ve beynin en tehlikeli bölgesi sol tarafıymış… Motor denilen bölüm orada olduğu için, babamın tümörü tamda bu motor bölümünün üzerindeymiş meğersem.. Vücudun dengesi, 5 duyu organlarının işlevi ve yürütülmesi, konuşma algılama mekanizması, hafıza bölümü ne ararsa solda bulunuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder