17 Aralık 2011 Cumartesi

Hastanede Geçmek Bilmeyen Zamanlar...



AMELİYAT GÜNÜ GELDİ ÇATTI…

Salı gecesi hiç uyuyamadı, yatağında bir o yana bir bu yana döndü durdu.  
Baba ;
-Ameliyattan korkuyormusun dediğimde
-Yok ya ne korkacağım” diyordu.
     Ama belli etmemeye çalışsa da aslında çok korkuyordu. Beyin ameliyatıydı bu… Hayatında hiç ameliyat masasına yatmamıştı ki babam. Sabah heyecanlı ve bir o kadarda telaşlıydı.. Bir an önce onu ameliyata götürsünler olsun bitsin istiyordu.
Sabahın erken saatlerinde odaya gelen hasta bakıcılar ona ameliyat için hazırlanmasını söylediler. Birazdan iğne yapılıp indirilecekti ameliyathaneye.. Beklenen zaman gelmişti artık, kalbim acıyordu. Ameliyat önlüğünü giymesi için getirdiklerinde babam;
- bunu nasıl giyecem. Ben hiç ameliyat olmadım ki  dedi…
      Sandım ki o hastanede o oda üzerime yıkıldı, dünyam karardı.. Elimde öyle bir imkan olsaydı ben giyeyim, onu değil beni götürün ameliyata demeyi çok istedim.. Ama ona ameliyat önlüğünü kendi ellerimle giydirdim. Sedyeyle götürürlerken bende koştum arkasından asansöre kadar, sedyeden kafasını kaldırıp bana baktı hep, o gidiyor ben koşuyordum.. 
  Gözlerinde öyle umutsuz bir hüzün vardıki, sanki geri gelmeyecekmiş gibi bakıyordu.. Kahramanımdı o benim.. Dev gibi güçlü babam şidi sedyede gidiyordu.
Saat 8.10 da götürdüler . Saat 9 oldu, 10 oldu….geçmek bilmeyen saatler 2 yi gösterirken telefon geldi. Babanı çıkartıyoruz ameliyattan. Hasta bakıcıyla birlikte indim ameliyathane kapısına.. Asansörün 4. Katından zemin katına inerken ömrümün en uzun en bitmez zamanı geldi bana.  Ameliyattan çıktı iyi dediler ama gerçekten iyimiydi babam.  Ameliyathane kapısına geldiğimizde önümüzde bi kapı daha vardı ve babam o kapının önündeydi.  Başındakiler hep Mehmet Bey diye sesleniyolardı..  Babam karşımdaydı ve yanına gidemiyor, dokunamıyordum… Sonunda gelmişti babam. Uzun uzun baktı bana açtı gözlerini baba diyordum ama boş gözlerle bakıyordu… Narkozun etkisi geçmemişti hala ve babam konuşmuyordu.. Kan ve sarıya benzer suyla ıslanmış yüzüne dokundum…Ellerim titredi.. Yüzü şişmiş gözleri kanlanmıştı. Ağlamış gözyaşları kan ve sarı suyla beraber suyla akmıştı.
      Asansörle yoğun bakıma çıkarttık. Bu geceyi burada geçirmesi gerektiğini söylediler. O sırada ameliyatı yapan doktor gelmişti. Ameliyat çok başarılı geçti. Tümör ve ödem %100 temizlendi… Hepimiz birden oh çok şükür dedik.  Nasıl diye sorduğumuzda muhtemelen %95 kötü huylu ama pataloji sonucunu bekleyelim bi görelim dedi. Daha önümüzde pataloji var ya olsun umuttu bizim için sonuç gelene kadar.. Babamın kafasından çıkanları getirdiler patolojiye göndermek üzere…uzun uzun baktım onlara. Biri küçük bir kavonuzun içinde biride tüplü şırınganın içinde.. Bunlarmıydı babamı hasta eden… Kan, yeşil sarı renklerde çamura benzer bi karışım.. Neydiki bu… nasıl çıkarmışlardıki…
Yoğun bakımdan çıktı ertesi gün saat 9.30 gibi. Yerine yatırdık.. Kolunda bir serum kafasında kan torbası takılıydı.. Kendini iyi göstermeye çalışıyordu. Genel görünüş olarak iyiydide ta ki ertesi güne kadar. Akşam yemekten sonra yüz felci şeklinde gelen nöbet geçirdi arka arkaya 7 kez. Ömrümden ömür gitti. Nasıl bir nöbettir o allahım … O geceyi zor geçirdik. O geceden sonra ilaçlar 2 katına çıkartıldı ve nöbet hapı değiştirilerek günde 4 sefere başlandı.
     Nöbetten sonraki gün hep uyudu akşam 5 e kadar. Gece iyiydi.. Amcamlar eniştemler geldi onlarla oturdu sohbet etti. Ama hep tedirgindi ya tekrar olursa diye… En kötüyü yaşadıktan sonraki gün normale döndü sanki her şey. Hafızası yerine gelmeye başladı. Konuşması düzelmiş gibiydi.
Ameliyattan bir hafta sonra taburcu olduk. Patoloji sonucu bir hafta sonraydı  bizde babam kendini toparlasın diye Halamlarda kaldık.

Hiç yorum yok: