4 Aralık 2010 Cumartesi

Senin İçin Senden Vazgeçiyorum...!

Bir baba ile oğlun, en içten hikayesini sinema tadında en iyi hangi film anlatır?


Babam ve oğlum
Umut
Hayat Güzeldir...


Her filmin dram tadında hikayesi farklı ama üçünün ortak noktası baba ve oğul ilşkisi...
Bir çocuğun babası için ne ifade ettiği, neden vazgeçebildiği, ne uğruna savaş verdiği...
Eğer izlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim. Hepsi birbirinden güzel ... Hayatınıza bakış açınıza değiştirecek.... Değer yargılarınızı, önceliklerinizi, sevginizi tekrar gözden geçirip sınayacaksınız...


Babam ve Oğlum vizyona ilk girdiğinde beklenilen ilgiyi gördü...Özellikle 80 li yılların kuşak çatışmasını yaşamış her baba ve oğul için yazılmış tek kelimeyle mükemmel bir filmdi..
Geçmişten geleceğe uzanan yaşamda Dede, baba ve oğul ( 3 kuşak )çatışması...
Hüseyin Efendi (Çetin Tekindor) okumaya diye gönderdiği oğlunun 80'li yıllarda politik olaylara karıştığını öğrenince onu evlatlıktan silmiştir. Sadık’ın her şeye rağmen baba evine geri dönüşünün nedeni Deniz’den ayrılmak zorunda oluşudur; küçük oğlunu babasına emanet edecektir. Küçük Deniz duygusal sahneleriyle hepimizi ağlatmıştı.
Sadık oğlunu emanet etmeden önce babasıyla yaptığı konuşmada,  
Oğluma burda bir oda ver, istediği zaman çıkıp istediği zaman gelebileceği ve  ne hata yaparsa yapsın  geri dönebilceği bi odası olsun... demişti...


Nefes alıyorsanız hala bir umut vardır.....



Umut sinema filmi 1 yıl önce vizyona girmesine rağmen gerekli ilgiyi göremeyen, adı gibi umut olması gerekirken aslında tamamen umutsuzluk örneği bir film. Filmin finali umutla bitmiyor...
Babam ve oğlumdan sonra dram tadında yazılmış, konusuyla, oyuncularıyla en şahane filmlerden biri..
Bir babanın oğlu için neler yapabileceğinin, nelerden vazgeçebileceğinin hafızalardan silinmeyen en zorlu sınavı...
Oğlu Umut'un ilik nakli olması için, kendi hayatından vazgeçmek zorundadır çünkü Salih.
Trilyonlarca zengin olan başka bir babanın oğlunun yaşatabilmesi için oğluna gerekli olan tek şey kalptir.Filmde oğlunu yaşatmak için savaşan iki baba arasındaki diyalog, filmin en can alıcı noktası...
Fikret Hakan'ın Salih'e anlattığı Deli Dumrul hikayesi beni ilkokul yıllarıma götürdü..
Babam bana okumam için çok güzel hikaye kitapları alırdı. Okumayı ilk öğrendiğim yıllarda Babamın bana aldığı ilk hikaye kitabım Deli Dumrul'du... Resimlerle süslü büyük az sayfalı çok güzel bir kitaptı.. İçindeki anlatılan o hikaye o yıllarda beni o kadar çok etkilemişti ki... yıllar boyunca Deli Dumrul ismini ne zaman, nerde duysam hala tüylerim diken diken olur...
Filmde de o hikaye vardı...
Fikret Hakan Salih'e, benim trilyonlarım var ama aciz biriyim ben.. Beni en iyi bir sen anlarsın..
Sen gerçek bir babasın... İyi düşün.. benim oğlumun kalbe ihtiyacı var.. ama kabul edersen iki tomurcuk yeşermiş olacak demişti..
Salih bi çıkar yol olmadığını biliyodu, oğlunu kurtarabilmek için bir organını bağışlamaya hazırdı ama bu organ herhangi bir organ değildi.. Onun yaşamasını sağlayan kalpti..Kendi yaşamından vazgeçerse ancak oğlu kurtulabilirdi...
Salih  ameliyata giderken oğlu Umut'a son konuşmasını yaptı..
Umut'un neden beni bırakıp gidiyorsun sorusuna verdiği cevaptı,


Senin için Senden Vazgeçiyorum....


Bunun bir gün anlayacaksın..
Umut bunu çok iyi anladı ve babasının mezar taşına
' Hayatımı kalbinin üzerine koydun canım Babacığım'  yazdırdı..


Bir savaş hissedirilmeden oyun gibi nasıl anlatılabilir.. Hele ki bu çocuğunuzsa...



Hayat Aslında Güzeldir... Çünkü,

Bilirsinki uğruna yaşanacak güzel şeyler için sebebin vardır
Yaşadığın tüm olumsuzluklara rağmen yeni bür güne başlama fırsatın vardır.
Ve hayat  herşeye rağmen yinede güzeldir. 
1930'lu yıllarda neşe dolu Yahudi Guido, İtalyaya amcasının yanına gider ve Garsonluk yapar. Tesadüf eseri gördüğü kadına aşık olur ve onunla evlenir. Bir çocukları olur ve hayatlarını kitapçılık yaparak kazanmaya başlarlar. Mutlu görüntüleri, Almanların İtalyayı işgal edip tüm Yahudileri toplayıp esir kampına götürerek bozulur.
Toplama kampında da hayatın çilesini ve savaşın kötü yanını oğluna belli etmeyip, onu herşeyin bir oyun olduğuna ikna eder. Bunu neşeli ve güzel bi şekilde de anlatır zaten. Özellikle de Almancayı tercüme ettiği sahnede... 
Yahudi Guido'nun oğlu için başlattığı 1000 puan olarak başlanılan oyun kazanılırsa sonunda tank hediyesi vardır...Savaşın bitmesine çok az bir süre kalmıştır ama Yahudi Guido çok sevdiği karısı Dora'yı ararken yakalanır ve arkasında silahla asker onu ölüme oğlunun gözü önünden götürürken bile tüm neşesini yitirmeden şakrabanlığıyla ölüme yine oyuna devam ederek gider...İzlemeye değer...

Hiç yorum yok: